10 Aralık 2008 Çarşamba
Dünya İnsan Hakları Günü
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
İnsan Hakları Bildirisi (İngilizce: Universal Declaration of Human Rights ya da kısaca UDHR), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, Genel Kurulun Paris'te yapılan oturumunda kabul edilen bildiridir. 30 maddeden oluşur. İmzalanmasında, II. Dünya Savaşı'ndan sonra devletlerin, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmesi de etkili oldu. Eleanor Roosevelt bu beyannameyi "Bütün insanlık için bir Magna Carta (Magna Karta)" olarak tanımladı. Beyannamenin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.
Madde3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
Madde 4- Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.
Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.
Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.
Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.
Madde 8- Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır.
Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.
Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.
Madde 11
1. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.
2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Madde 12- Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna yada haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
Madde 13
1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır.
2. Herkes , kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.
Madde 14
1. Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.
2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma durumunda bu haktan yararlanılamaz.
Madde 15
1. Herkesin bir yurttaşlığa hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak yurttaşlığından veya yurttaşlığını değiştirme hakkından yoksun bırakılamaz.
Madde 16.
1.Yetişkin her erkeğin ve kadının , ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır.
2. Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır.
3. Aile, toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur.
Madde 17
1. Herkesin tek başına veya başkalarıyla ortaklaşa mülkiyet hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.
Madde 18- Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.
Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.
Madde 20
1. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır.
2. Hiç kimse bir derneğe girmeye zorlanamaz.
Madde 21.
1. Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2. Herkesin ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır.
3. Halkın iradesi hükümet otoritesinin temelidir. Bu irade, gizli veya serbestliği sağlayacak benzeri bir yöntemle genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak ve belirli aralıklarla tekrarlanacak dürüst seçimlerle belirlenir.
Madde 22- Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişim için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.
Madde 23
1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2.Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.
3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.
4. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır.
Madde 24- Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçüde sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izne çıkmaya hakkı vardır.
Madde 25
1. Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.
2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar.
Madde 26.
1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.
Madde 27
1. Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir.
2. Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının
korunmasına hakkı vardır.
Madde 28- Herkesin bu Bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.
Madde 29
1. Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır.
2. Herkes haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur.
3. Bu hak ve özgürlükler hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30- Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.
İnsan Hakları, yalnızca bazı ülkeler için değil tüm dünya için geçerlidir, geçerli olmalıdır! Bu sefaleti görüp te yardım etmek, insanca yaşamaları için hiç bir şey yapmıyorsak biz bu bildirgenin gereklerini yerine getirmiş oluyor muyuz? Vicdanımız rahat eder mi? Bu dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar kardeşlerimiz, tüm çocuklar çocuklarımızdır! Kimse, kimseden üstün değildir? Biz kimiz ki kendimizi diğerlerinden daha hak sahibi, ayrıcalıklı görüp burun kıvırabiliyoruz? Onların yaşadıklarına göz yumabiliyoruz? Bu yaptığımız, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demek olmaz mı?
Kaynaklar:
http://www.kolaycabul.net/insanhaklari.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
7 Aralık 2008 Pazar
Biz Dünyayı Atalarımızdan Miras Değil Çocuklarımızdan Ödünç Aldık
Merhaba,hepinizin Kurban Bayramı'nızı kutluyorum! Sevdiklerinizle birlikte nice sağlıklı, keyifli, mutlu bayramlar yaşamanız dileğiyle! Şunu da belirtmek isterim ki dört ayaklı dostlarımızı kesmekten vazgeçip TEGV,LÖSEV gibi kurumlara bağışlarsak işte o zaman benim bayramım olacak! Gerçek fikrim bu!
"Biz dünyayı atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan ödünç aldık". Amacım can sıkmak, dinin gereklerini sorgulamak değil.
Şimdilik iyi bayramlar diliyor ve izninizi istiyorum! Sevgiyle, sağlıkla, keyifle kalın! sedece gönlümden geçenleri sizlerle paylaşmak!
26 Kasım 2008 Çarşamba
Ağlamak Meselesi
24 Kasım 2008 Pazartesi
Başöğretmen Atatürk'ü Saygıyla Anıyoruz!
"Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister."
"Eğitimdir ki, bir ulusu ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da bir ulusu esaret ve sefalete terkeder."
"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, ilkbal nurusunuz. Yurdu asıl nura gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz."
19 Kasım 2008 Çarşamba
Elsa'ya Şiirler ve Louis Aragon
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Zaman sensin
Zaman kadındır. İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler. Asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim
Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum soluk alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Her söz
Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim. Bu konuşma
Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden. Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.
Louis Aragon
10 Kasım 2008 Pazartesi
ATATÜRK DİYOR Kİ
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! "
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
9 Kasım 2008 Pazar
Halil Cibran ve Gerçek Veriş
Vermek
Sonra, varlıklı bir adam konuştu: 'Bize vermekten bahset.'
Ve o cevap verdi:
'Sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
Çok az şey vermiş olursunuz;
Gerçek veriş, kendinizden vermektir.
Çünkü sahip olduklarınız, yarın ihtiyacınız olabilir
Diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?
Ve yarın, kutsal şehre giden hacıları takip ederken, kemiklerini,
İz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir?
Ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka bir şey degil midir?
Kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
Tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?
Çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
Gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
Ki bu da armağanlarını yararsız kılar.
Ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
Bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır,
Ve kasaları hiç boş kalmaz.
Bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.
Bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.
Ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
Ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;
Onlar, şu vadideki mersin agacinin kokusunu salışı gibi verirler.
Böyle kişilerin ellerinde Tanrı dile gelir ve
Onlarin gözlerinden Tanrı, dünyaya gülümser.
İstendiği zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
İstenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.
Ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak,
Veriş olayından daha fazla sevinç getirir.
Vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi?
Sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.
Öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını
Mirasçılarınız değil siz yaşayın..
Çoğunlukla şöyle dersiniz:
'Vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'
Ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür,
Ne de çayırdaki sürüler.
Onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yaşayabilsin diye verirler.
Herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
Bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.
Ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
Sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.
Faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
Güvenden daha büyük bir değer var mıdır?
Ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
Gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da
Onların değerlerini örtüsüz ve gururlarını
Utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz?
Önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve
Verme olayında bir aracı olarak görün.
Çünkü gerçekte her şeyi veren hayattır
Ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
Sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.
Ve siz alıcılar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz, ne kendinize
Ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
Hiç bir minnet hissi taşımayın.
Bunun yerine, armağanları kanat yaparak,
Verenle beraber yükselin;
Çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak,
Annesi özgür yürekli dünya,
Babası evren olan cömertlik olgusundan
Şüphe etmek demektir...'
Halil Cibran
29 Ekim 2008 Çarşamba
Cumhuriyet Bayramı
Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!
Bugün, Can Dündar'ın, Ata'mızın yaşamını anlattığı Mustafa filmine gitmeye, günün anlam ve önemi ile ilgili yazı yazmaya ve bacaklarımı uzatıp okul için güzel hazırlıklar yapmaya niyetlenmiştim.Hatta bunların bir kısmını dün yapacaktım.
"Bizler, plan yaparken Allah, yukardan gülümsermiş" ya da "yaşam, biz başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir" sözlerini doğrularcasına bütün planlarım alt üst oldu!
Yazımı yazıp yayımlamak bu saate kaldı,"Mustafa" filmine çok istediğim halde gidemedim. Okul için yapmaya niyetlendiklerimin çoğu yattı.
Neden mi çünkü Yuumak'ı dün doktoruna götürdüm, doktoru, gelişmediğini, metabolik bir sorunu olduğunu söyledi.
Bugün,ufaklık mamasını yemeyip kusunca bize doktor yolları göründü. Hemen doktoruna danıştım, kesinlikle gelmesi gerektiğini söyledi. Annemle birlikte Bülent ağabeyine götürdük, orada bıraktık.İnşallah tedaviye yanıt verir de iyileşebilir bebiş!
Bugün bütün gün yollardaydık, eve akşam dönebildik. Önümde malzemeler yapılmayı bekliyorlar!
Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!
18 Ekim 2008 Cumartesi
Şehitlerimize ve Ailelerine
Bugün, güzel, mütevazi, insan gibi insan, yüreği çok çok
güzel Volkan Konak'ın Eledim Eledim türküsünü dinledim
ve şehitlerimizle,şehit ailelerine ithaf etmek istedim!
Volkan konak-eledim eledim
Dilerim bu terör bir an önce sona erer, savaştaymışız gibi gencecik
askerlerimizi yitiriyoruz! Tezkerenin de bir daha uzatılmamasını diliyorum,
gencecik şehitler vememek adına! Bizler, öğrendikçe çok üzülüyoruz,içimiz
kanıyor ama ya aileleri ne hale geliyor, yürekleri dağlanıyor!
Ateş daha çok düştüğü yeri yakıyor!
güzel Volkan Konak'ın Eledim Eledim türküsünü dinledim
ve şehitlerimizle,şehit ailelerine ithaf etmek istedim!
Volkan konak-eledim eledim
Dilerim bu terör bir an önce sona erer, savaştaymışız gibi gencecik
askerlerimizi yitiriyoruz! Tezkerenin de bir daha uzatılmamasını diliyorum,
gencecik şehitler vememek adına! Bizler, öğrendikçe çok üzülüyoruz,içimiz
kanıyor ama ya aileleri ne hale geliyor, yürekleri dağlanıyor!
Ateş daha çok düştüğü yeri yakıyor!
16 Ekim 2008 Perşembe
HEP BİRLİKTE ESRA’CIĞIMIZIN ADINI YAŞATALIM
Sevgili Zerrin ve blogcu arkadaşlar,Esranın aramızdan ayrılışın 1. yılına doğru onun adını bizlerden sonra da devam etmesi için çok güzel bir kütüphane oluşturalım evdeki eski kitapları gönderelim dedik. Hadi hep birlikte katılalım kampanya. Ayrıntı için bkz.
Zerrin
15 Ekim 2008 Çarşamba
Bir Çınar Daha Yıkıldı
Evet, bir çınar daha yıkıldı,NTV'de akşam haberlerinde öğrendim ki büyük ozanımız Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı yitirmişiz! Hangimiz unutabiliriz ki ders kitaplarımızdaki şiirlerini? Hepimizin başı sağolsun!
Şir yazabilme becerisini Tanrı'nın gülümsemesi olarak yorumlarmış. Bu ne kadar güzel bir bakış açısı, çok etkilendim! Ve (yanlış anladıysam düzeltin) evini gençlere ve çocuklara bağışlamış!
Ben, yaşayan büyüklerimizin varlığı ile rahat hissediyordum kendimi,yitirdiklerrimzn yanmında teselli oluyordu.Biliyordum ki onlar orada yaşıyorlar, yakınımdaymış gibi duyumsuyordum.Ama sonra değerli büyüklerimzin ölüm haberlerini öğrenince içimde bir boşluk oluşuyor,elimdeki her şey değerini yitiriyor, gönlümdeki çiçekler soluyor!
Evet,ben, her büyük kaybımızda bunları duyumsuyorum!
Ve Yaşar Kemal, Betül Mardin gibi yaşayan, üretkenliğini sürdüren, verimli olabilen,karşılarındaki insanlara bir şeyler verebilen aydın büyüklerimize, çınarlarımıza sağlıklı yıllar diliyorum!
BU ELLER MİYDİ?
Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmus o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan !
SENİ SEVMEK..
Kişi seni severse
Soyunur aya karşı
Sever
Ölüşüne dek
ÇOCUKSUZ GECELER
Bu gece beni terk ettin çocuğum
Ki hala ellerimde bir şafak.
Herkes ölürken son anda
Bir gece hatırlayacak.
Birikti serçeler saçaklara
Davetler gibi uzaklardan.
Ülkeler midir ki varılmaz
Uykular içre kalan.
Vaktin saadetiyle durmuş
Kağıt gemilerim ve rüzgar.
Seyretsin sonsuz hudutları,
Harap kalelerinde krallar.
Çocuğum tarlalar sarardı,
Nur gibi olgun başak.
Herkes ölürken son anda
Bir çocuk hatırlayacak.
AKDENİZ ŞİİRLERİ
Sen Deniz Gök,
Bir an dursanız uykuda
Büyür bir yosun geceye karşı.
Tedirgin olur ölüler
Bir an yaslansanız karanlığa,
Sen Deniz Gök.
Dalarım engine
Ki yaşadığım
Anladığımdır.
Roma'yla Kartaca'nın arasında
Yüzer, sevgi sevgi
İstanbul.
Böler bir kuş düşüncemi ikiye
Maviden
Yarıda kalır içki.
Dersin ki
Ellerimize değecek
Yıldızlar
Büyüyecek büyüyecek de.
Dersin ki
Bir aydınlığı var
Sevgililer için,
Karanlık sessiz de.
Dersin ki
Uyuyamıyorum
Yalnızız
Gece, mavi de.
Sessizdi yeryüzü
Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı
Akdenizde
Yalnız ikimiz.
Beni seviyor musun dedim,
Yumdu gözlerini uzaklığa,
Tam sorulacak an, diye gülümsedi,
Tam sorulacak yer.
Bir kocaman yeşil bir kocaman boz
Yellerde
Çarpar birbirine çarpar enginlere dek.
Dalgaların ucunda yıldızların ucu
Her köpük bir fırtına
Her köpük bir evren.
Su deniz su gök gizlenebilir
Seni sevdiğim
Gizlenemez.
Havaya da yalıma da ağaca da benzer ama
En çok suya benzer
Sevgimiz.
Morluğun acısı var sonu yok
Karışır yaşamımıza
Kendiliğinden.
Herkes ölünce toprak olurmuş
Hayır hayır
Bizim su olacağımız besbelli.
Akdeniz enginlerde kararmaktadır
Ama
Ben
Öyle maviyim ki.
Akdeniz bir gitmişlikle eski, uzak,
Ama
Ben
Sahibi gibiyim yıldızların.
Akdeniz seni bir daha yaratamaz
Ama
Ben
Seni bir daha sevebilirim.
Deli gibi bir gürültu, ansızın,
Yırtılırcasına yarılır sessizlik,
Düşünür Akdeniz.
İşte uçaklar geçer havalarından
Kalır mavilik üstünde apak izleri,
Akdeniz anlar ve sever.
Denizdir,
Her akşam üstü
Bütün düşüncelerde
Gelip gider.
Seninle
Acısı
Uzunluğu
Aksi.
Ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
Senin
Uzaklarda
Unuttuğun sessizlik.
Duymuştun
Bu türküyü
Çok eskiden de.
Bu türküyle anlarsın yelden
Yeşilden
Kadırgaların dibindeki sessiz yosunları.
Bu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen
Varsın ışıl ışıl
Ve yoksun biraz.
İyice düşün bu bütün yaşamamızdır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
12 Ekim 2008 Pazar
Bir Kadın Severse
Süreyya Berfe ve Kayıp
Kayıp
Seni yitirmedim, kaybettim.
Cep saatimi yitirdim, seni kaybettim.
Gökyüzünün herhangi bir yerinde
herhangi bir gökyüzünde
kaybettim seni.
Kim kimi buldu ömründe?
Herkes başka bir günü düşündü.
Şöyle ya da böyle
Ömründe olmayan dünü düşündü.
Yeryüzünde hemen şurda
kaybettim seni.
Telaşla, korkuda kaybettim.
Hüzünde, coşkuda kaybettim.
'Mutluluktan ölebilirim' dedin, kaybettim.
Kim kimi tanıdı ömründe?
Herkes başka bir durumu düşündü.
Şöyle ya da böyle
Ömründe olmayan umudu düşündü.
Kaybolan ne varsa onlarda, onlarla
Geçen günlerden birinde, geçmişte
Kaybettim işte, zaman sustu.
Zifiri karanlık bir mağarada
Ürkek bir yosun ışıdı, kayboldu.
Süreyya Berfe
7 Ekim 2008 Salı
Ne Güzel
Üye olduğum gruptan gelen şiiri siz dostlarımla paylaşmak istedim!
Ne Güzel..
Ne güzel..
seninle bir şafağı beklemek
Parmaklarımda gizli bir telaş
Sana şiirler söylemek
Ellerine tutuşturup bir bulutun
Sana umutlar yollamak
Ne güzel..
Ne güzel
Bir hayali hissetmek
Deli düşler denizinde yüzmek
Kızıl şarapları çekip içime
Bilmedigim bir adamı özlemek
Ne güzel..
Yaren Bahar
28 Eylül 2008 Pazar
Ölüm Gelir Gökyüzünü Boyar ve Gider
Cimcime'yi, Cuma günü öğleden sonra ziyarete gittiğimde onu kaybettiğimizi öğrendim.
Bülent Bey,kendisi eşlik etmeden yukarı çıkmama izin vermedi, beni alıştırmaya çalıştığını fark ettim, "Cimcime öldü mü" diye sordum.
Çok çok üzüldüm,kızımla başbaşa kaldım. Onu kaybettiğimi bildiğim halde sanki yaşıyormuş ta ayaklarımın altında dolaşıyormuş gibi geldi. Sanki orada yatan başka bir kediydi. İnanamadım.Vücudu henüz soğumamıştı, sevdim, okşadım. Sonra Aytül beni almaya geldi. Kızımla başını, kulaklarını, patilerini öperek vedalaştım.
Bebeğim- Leman Sam
Çok acı çekiyordum ama kızımın tedavisi için gerekenin çok çok fazlasının yapıldığından emindim. O konuda içim rahat, güvenim sonsuzdu.
Başta Bülent ağabeyine ve Candan ablasına çok çok teşekkür ediyorum! İkisi de hayvanları gerçekten çok çok seviyorlar! Cimcime'ye de çok çok üzüldüler!
O gün, kızımın yanında oturup ağlarken yaşamın bir yandan da devam ettiğinin bilincindeydim tabii ki! Sevilmeyi bekleyen bir çok yetişkin ve yavru kedi vardı, hiç birine dokunamadım o anda.
İki kardeş aynı kafesteler, hırlıyorlar, bir de baktım ki aynı anda mama yemeye çalışıp kavga ediyorlar, gülmeden edemedim!
O gün hangi kediye baksam Cimcime'yi gördüm! Cimcimeciğim, seni asla unutmayacağız!
Sen, benim ilk bebeğim, ilk göz ağrımsın, öyle de kalacaksın!
Bebeğim, sen, bir kere öldün, ben, hastalığın süresince üzüntümden bin kere öldüm!
Ölüm gelir gökyüzünü boyar ve gider...
Yalnızlar ölünce siyaha
Çocuklar ölünce sarıya
Aşıklar ölünce kırmızıya...
(Kimin yazdığını anımsamıyorum)
Kimi Sevsem Sensin
Kimi sevsem sensin, hayret
Sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
Gözleri maviyken yaprak yeşili
Senin sesinle konuşuyor elbet
Yarım bakışları o kadar tehlikeli
Senin sigaranı senin gibi içiyor
Kimi sevsem sensin, hayret
Senden nedense vazgeçilemiyor
Her şeyi terk ettim, ne aşk ne şehvet
Sarışın başladığım esmer bitiyor
Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
Dudakları keskin kırmızı jilet
Bir belaya çattık, nasıl bitirmeli
Gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
Kimi sevsem sensin, hayret
Kapıların kapalı girilemiyor
Kimi sevsem sensin, senden ibaret
Hepsini senin adınla çağırıyorum
Arkamdan şımarık gülüşüyorlar
Getirdikleri yağmur, sende unuttuğum
Hani o sımsıcak iri çekirdekli
Senin gibi vahşi öpüşüyorlar
Kimi sevsem sensin, hayret
İn misin cin misin anlamıyorum
Atilla İlhan
25 Eylül 2008 Perşembe
Yaşamak Dediğin
Yaşamak dediğin,onca sıkıntı, üzüntü, mücadele içerisinde avunmanı, soluklanmanı sağlayacak teselli ikramiyesi tadındaki genellikle kısa süreli küçük sevinçlerden ibarettir! Sevinçleri anlık yaşarsın, avunursun! Bir anlık ta olsa güneş doğar içine!
Sonra sevincin ardından üzüntü yaşarsın. Ki bu da genellikle yaşamını etkileyen uzun süreli bir duygu durumudur.
Canınızdan çok sevdiğinizi, gözünüzden sakındığınızı yitirebilecek olmak gibi! Bunu öğrendikten sonra o, bir kere ölür, siz bin kere ölürsünüz! O sevdiğiniz de ölmesin diye gözünün içine bakarsınız ya! Yapılması gerekenler yapılır, geriye dualar eşliğinde bekleyiş kalır!
Yaşamak Dediğin Şey
Yaşamak Dediğin Şey
Yaşamak dediğin şey,
Tam her şey kötüye gidiyor derken
Bir noktada da olsa şansının dönmesidir,
Rahatlamaya başlamışken,
Yeniden korkuya kapılıp
Geceleri uyuyamamak.
Kalbinin hızla çarpmasına
Sıkça tanık olmaktır.
Yaşamak dediğin şey
Bunaldığında,
Cesaretin kırıldığında,
Korktuğun her neyse
Toz bulutu gibi dağılmasıdır.
Bir an şer'miş gibi gelse de
Hayır olduğunu anlamak,
Özgür olduğunu hissetmektir.
Yaşamak dediğin şey
Tam yapamayacağım dediğin anda
Mucizevi biçimde
İsteklerinin gerçekleşmesidir.
Düşlerinden vazgeçmişken
Gerçekleştiğine tanık olmak
ve inanamamaktır.
Yaşamak dediğin şey
Tam yaşamın tadını çıkartabileceğine inanmışken
Sevdiğin, vazgeçemediğin,
Gözünden sakındığının
Seni bırakıp gidebileceğini
Kahrolarak öğrenmektir!
Burçak Tosunlar
Ev cadıma (Cimcime)ithafen yazılmıştır!
Dostlarım,arkadaşlarım, yarın çok yoğunum, iş çıkışı doktor randevuma yetişeceğim. Ardından Cimcime'yi görmeye Yeşilköy'e gideceğim, geceyi Aytül'de geçireceğim. Malum Cumartesi günü yine ev cadısı ziyaret edilecek!
Hepimizin Kadir gecesi mübarek olsun!Tüm dileklerimiz gerçekleşsin! Ben, kendi adıma, ev cadımın, iyileşip evine dönmesini diliyorum! İşte o zaman bayram ederim!
18 Eylül 2008 Perşembe
Yaşamak Güzel Şey
Yaşamdan, yaşadıklarımızdan, yaptıklarımızdan,işimizden keyif almak çok güzel, çok mutluluk verici! İnsanın mutlu olmaması, yaşamdan zevk almaması mümkün değil bu durumda!
Elbette en iyi ortamda bile tersliklerle, canımızı sıkan ukalalıklarla, kendini bilmezliklerle karşılaşıyoruz,canımız sıkılıyor. Ama her şey hangi kefenin ağır bastığı ile ilşkili! Eğer ki artılar ağır basıyorsa sıkıntı çabuk dağılıyor! Eksiler ağır basıyorsa sizin için neyin önemli olduğunu düşünüp karar vermekte yarar var!
Ben, kendi adıma, hayat güzel, hava güzel, yaşamak güzel diyorum ve herkesin, yaşamdan keyif almasını, mutlu olmasını, sevinçten yerinde duramamasını diliyorum!
Yaşamak Güzel Şey
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
Iyi günler bekliyorsan hele
Iyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel sey
Çok güzel şey dogrusu.
Melih Cevdet ANDAY
Mutluluk İçinizde
Bulutlar ardındaki güneşin
sabaha doğması gibi...
mutluluk içimizde.
kuşların kanat çırpıp
gökyüzüne uzanması gibi...
mutluluk içimizde.
taze gülün dalında durması
bülbülün güle konması gibi...
mutluluk içimizde.
martıların denize uçması
denizin dalgalanması gibi...
mutluluk içimizde.
bizim ruhumuzun derinliklerinde
sevgi ile mutluluğu hisedip
yaşatabilmemiz gibi...
mutluluk içimizde.
yeni doğmuş bir bebeğin
ilk adım atışı gibi...
mahsum saflığı
tatlı bir tebbesümü
bir gülümsemesi gibi...
mutluluk içimizde.
hayatı gökkuşağı
rekleriyle boyamak gibi...
mutluluk içimizde
çocukluğumuzda
oynayamadığımız
oyunları her yaşta
oynaya bilmek gibi...
mutluluk içimizde.
küçücük sevinçleri
sevgiyle dağıtmak gibi...
mutluluk içimizde.
dökülen tek damla
göz yaşı için yağmurları
feda ediyorum.
acıları suya gömün
ben size mutluluğu
armağan ediyorum.
mutluluğun adresi içinizde...
mutluluk elinizde.
mutluluk içinizde...
Derya Avşar
17 Eylül 2008 Çarşamba
Can Yücel ile Bağlanmadan Yaşamak Üzerine
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YUCEL
13 Eylül 2008 Cumartesi
Enerji [D]evrimi'nde 7. ve Üzücü Adım
Sevgili Dostlarım, arkadaşlarım, Enerji [D]evrimi'nde 7. ve Üzücü Adım'a gelmiş bulunuyoruz.Güldalım ve biricik yeğenim İlayda, Greenpeace'nin bağış istediğini söylemişlerdi, inanmamıştım, inanmak istememiştim. Bir yanlışlık olduğunu düşünmüştüm ama doğruymuş. Ben de bu yüzden bu adım ile ilgili iletiyi sizlerle paylaşmayı erteledim. Bağış, kişinin isteğine kalmıştır. İsteyen istediği yere dilediği miktarda bağış yapabilir ya da yapmamayı tercih edebilir.
Ya da Güldalımın belirttiği gibi yerli sivil toplum kuruluşlarına da katkıda bulunabilir.
Ben, son adım konusunda hem sizi bilgilendirmek hem de bu konudaki düş kırıklığımı ve üzüntümü bildirmek istedim. Doğa ile ilgili paylaşımlarımız elbette devam edecek!
Adım 7: Yaptığınız küçük ama önemli değişikliklerden sonra şimdi sıra bizimle birlikte daha büyük değişimlere katkıda bulunmanızda.
Merhaba Burçak Tosunlar!
Bizimle beraber kampanya yapmaya başlayalı tam 6 hafta oldu. Bu süre boyunca israf ampullerinizi enerji tasarruflu ampullerle değiştirdiniz. Arkadaşlarınızdan, ailenizden ve ofisinizdeki insanlardan da aynı şeyi yapmalarını istediniz. Ardından belki de semtinizdeki okullara, iş yerlerine el attınız. Yani çevrenizde mutlaka bir değişiklik yaptınız: Perakendecilerle konuşanlarınız, üreticilere baskı yapanlarınız oldu. Bunlardan her biri altı haftalık kampanyacılık serüveninizin birer ayağını oluşturuyordu. Ve gezegenimiz için çok önemliydi.
Değişim için çabaladığınız ve bu konuda önderlik ettiğiniz için teşekkür ederiz. Greenpeace olarak bizim yaptığımız şey de işte bu. Yarattığınız değişimler, bizi iklim değişikliğinin korkutucu sonuçlarından koruyacak bir enerji devriminin küçük birer örneği niteliğindeydi.
Sevgili Burçak Tosunlar, kampanyamız tüm hızıyla devam edecek. Şu ana kadar yaptığın katkılara, yarattığın basit değişimlere günlük sadece 33 yeni kuruşa denk gelen aylik 10 YTL bağışla iklim kampanyamıza yaptığınız katkıya devam edebilirsin.
Şimdiden teşekkür ederiz!
Bu güzelliklerin daha uzun yıllar yaşayabilmesi dileğiyle! Bu da bizim çabalarımıza bağlı, öyle değil mi?
Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!
6 Eylül 2008 Cumartesi
The Godfather'in Unutulmaz Müzikleri
İlgili aramalar: müzik - the godfather - the - godfaher
Unutulmaz The Godfather (Baba) Filmi'nin müziğini bir kez daha anımsayalım istedim. Bugün, bu moddayım galiba!
29 Ağustos 2008 Cuma
Ustalara Veda İlhan Berk ve Orhan Günşiray
Uyuyamaz bir halde internette dolaşırken çok büyük ve değerli şairimiz İlhan Berk'i kaybettiğimiz öğrendim. Çok çok üzüldüm.
Aynı gün değerli oyuncumuz, emektar Orhan Günşiray'ı da yitirmiş bulunuyoruz! Üzüntüm bir kat daha arttı! Aslında onları yitirmedik yalnızca bir başka boyutta bir yolculuğa çıkıyor oluşlarına tanıklık ediyoruz ve üzülüyoruz! Allah'tan rahmet diliyorum!Henüz ayakta olan sağlam çınarların da yıkılmamasını diliyorum!
Aşk
sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk
mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar
Ben Senin Krallığın Ülkene Yetiştim
Ben senin krallığın ülkene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.
Sen o çıktığım sularsın, zencim benim
Denize bakan evler gibiydim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.
Sen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun
Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
Güzelliğin balıkları gibi İstanbul'un.
Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
Yankımış denizlere öbür kadınlara
Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış.
Son Yerine
Zulmün her türlüsü
Kötü kardeşler
Hiçbiri
İnsana göre değil
Ağaç dikmek sabahları uyanmak iyi
İyi hayvanlara bakmak çiçekleri sulamak
Rahatsalar uyuyan insanların soluğunu dinlemek iyi
İyi hürlüğü düşünmek
Yaşamak onun için
Bütün gün çalışmak onun için iyi
Bütün çocukların uyuyuşu uyanışı iyi
Zulmün her türlüsü kötü.
Ne Böyle Sevdalar Gördüm, Ne Ayrılıklar
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları
Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum.
Eskitiyorum, eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
İlhan Berk
28 Ağustos 2008 Perşembe
Enerji [D]evrimi'nde 6. Adım
Arkadaşlar, dostlar yeniden merhaba!
Bugün, Enerji [D]evrimi'nin 6.adımına gelmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki hafta 7. ve son adımı paylaşacağız.
Adım 6: Hükümeti de israf ampüllerine karşı harekete geçirelim
Bizimle bunca yolu katettiğiniz için teşekkürler. Bu adım israf ampüllerinin yasal olarak yasaklanmasıyla ilgili. Hükümeti bu yasal düzenlemeyi gerçekleştirmesi konusunda harekete geçirmeliyiz. Hep birlikte çalışırsak büyük bir fark yaratabiliriz.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan ’ı “2009 yılına kadar tüm israf ampüllerinin ithal ve üretimini yasaklamaya ve tasarruf ampüllerini teşvik etmeye” davet edin. Bu Greenpeace’in Türkiye’de yürüttüğü iklim kampanyasına büyük katkıda bulunacak.
Türkiye’de israf ampüllerinin kullanımdan kaldırılması pek çok kömür santralinin yarattığı kirliliği engelleyebilir. Elektrik kesintilerinin engellenmesinde “nükleer santral” yapmaktan daha etkili ve çevreci bir çözüm olacaktır. Ayrıca, liderlere enerji verimliliğine verdiğiniz önemi gösterecektir.
Dilekçeye adınızı eklemek için lütfen tıklayın
En kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle! Sevgiyle kalın!
23 Ağustos 2008 Cumartesi
22 Ağustos 2008 Cuma
Biraz da Şiir ve Nahit Ulvi Akgün
Birisi
Birşey var aramızda,
Senin bakışından belli,
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir,
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belli,
Gülüşerek başlıyoruz söze.
Birşey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek,
Fakat ne kadar saklasak nafile,
Birşey var aramızda senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda
Melahat'a
Saadetten mi bu şaşkınlığım
Paltomu tutuşundan
Elimi alıp hatırımı soruşundan
Ortak oluşundan mı sıkıntıma
Böyle durma karşımda
Böyle söyleme
Göğsünde sıkma başımı
İlgilenme her halimle
Ben dayanamam bu sevince
Ben dayanamam
Ya ağlamak geliyor içimden
Ya bağırmak sokak ortasında
Nahit Ulvi Akgün
Enerji [D]evrimi'nde 5. Adım
Yeniden Merhaba!
Adım 5: Perakendecileri zorlayın
Geçen hafta israf ampülü üreticileriyle bağlantıya geçtiniz. Birlikte iyi iş çıkardık. Teşekkürler! Ancak üreticiler işin yalnızca yarısını oluşturuyorlar. Perakendeciler ise diğer yarısını. Etrafınızda israf ampülü satan perakendecilerle konuşun. Onlardan tasarruf (enerji verimli) ampülü satmalarını talep edin ve israf (akkor) ampüllerini raflarından indirmelerini isteyin.
Kullanabileceğiniz ikna ipuçları ve bilgiler için lütfen
14 Ağustos 2008 Perşembe
Enerji [D]evrimi'nde Dördüncü Adım
Merhaba arkadaşlar, bugün Enerji [D]evrimi'nde 4. adıma geçtik!
Adım 4: Ampül üreticilerini zorlayın.
Greenpeace dünyanın en büyük ampül üreticilerinden bazılarıyla üst düzey görüşmeler yürüterek, onlardan 2010 yılına kadar israf (akkor) ampülü üretmeyi durdurmalarını talep ediyor. Ne kadar çok insan onları zorlarsa, o kadar çok dinlerler.
Toplu dilekçeye adınızı eklemek için lütfen
Not: Arkadaşlar, sevindirici bir haber! Bu çabalarımızla yolu yarılamışız bile! Ama çabalarımızı, emeklerimizi yarı yolda bırakmıyoruz değil mi?
Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!
7 Ağustos 2008 Perşembe
Enerji [D]evrimi'nde Üçüncü Adım-Kamusallaşın
Arkadaşlar, yeniden merhaba! Bugün, Enerji Devrimi'mimizin 3. adımını paylaşıyoruz, birlikte gerçekleştiriyoruz!
Adım 3: "İsraf ampülünü yasaklayın! (Ben kullanmıyorum)" ibaresini pencerenize yapıştırın ya da internette yayınlayın.
Adım 3 kampanyanızı yaşadığınız yerde yaymakla ilgili. Bu eviniz, işiniz veya vakit geçirdiğiniz yerler olabilir.
Enerji [D]evrimini aileniz ve arkadaşlarınız dışındaki insanlara da yayın. Ne kadar çok insan harekete geçerse, gezegenimiz açısından o kadar iyi olacak. Unutmayın ki, az vaktimiz var. Bir an önce kitlesel anlamda harekete geçmek gerekiyor. Çevrenize gerçek çözümler olduğunu gösterin.
İhtiyacınız olan poster ve web pankartı gibi malzemeleri indirmek için buraya tıklayın:
"http://www.greenpeace.org/turkey/banners-and-buttons"
Ev aktivitesi: Posterleri evinizde görünen bir yere yapıştırın.
Online aktivite: Bannerlarımızı (web pankartlarımızı) MySpace, Facebook, e-posta imzanız gibi online görünebilecek yerlere yerleştirin. Böylece, internet ortamından milyonlara ulaşın.
Önümüzdeki bir kaç hafta boyunca israf ampülü üreticilerini, satıcılarını ve politikacıları verimli ampüle geçmeleri için zorlayacağız.
"http://www.greenpeace.org/turkey/banners-and-buttons"
Kampanyaya katıldığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)