25 Nisan 2012 Çarşamba

Hayat Devam Ediyor


Merhaba sevgili dostlarım, ben, tatilde İstanbul'a gittim, çok güzel günler geçirdim, dostlarımla birlikte güzel saatler geçirdim! Pek mutluyum anlayacağınız! Moral depoladım, döndüm! Sizler de umarım iyisinizdir! 

 
Bu kitapta Serra evleniyor, yeni bir yaşama başlıyor! Okuması çok keyifli, dilerim sizler de beğenirsiniz!Yeniden görüşmek dileğiyle, sevgiyle ve dostça kalın!

18 Nisan 2012 Çarşamba

Her Gün Biraz Daha Yakın

Genç, yetenekli yazar Ginny Elkin ile psikiyatr Irvin Yalom özel seanslara başlarlar ve seanslara dair ayrı ayrı günlükler tutmaya karar verirler. Böylece, psikiyatr ve hasta ilişkisinin nasıl bıçak sırtında geliştiğini gözler önüne seren ilk kitap ortaya çıkar. Özel izlenimlerin kaydı, yavaş yavaş iki insanın güç ve güçsüzlüklerini sergiledikleri bir sahneye dönüşür. Bir başkasının terapi seansında bulunmanın nasıl bir şey olduğunu ya da psikoterapinin ne derece başarılı olduğunu merak eden herkes için ufuk açıcı bir çalışma. Şu anda terapi görmekte olan bir kimse için belki de pek rahatlatıcı olmayacaktır bu kitap, çünkü her şeyi iki tarafın da bakış açısıyla anlatıyor. Fakat terapide masanın önünde ve arkasında olmak arasındaki farkı merak eden entelektüel akıl için, Ginny'nin kendisi hakkında giderek daha bilinçli hale geldiğini görmek öğretici olabilir. Her Gün Biraz Daha Yakın, zorlayıcı ama, bu çabaya fazlasıyla değen bir okuma sunuyor. Ben, şimdi bu kitabı okuyorum, oldukça ilginç, okumanızı öneririm!

15 Nisan 2012 Pazar

Mutluluk İçimizde


Mutluluk içimizde
Duyamasakta,
Göremesekte

Mutluluk içimizde
Bilemesekte,
Söyleyemesekte

Mutluluk içimizde
Hissimizde,
Düşlerimizde,
Sevgimizde

Mutluluk içimizde
Çevremizde,
Gölümüzde,
Batan güneşlerde

Mutluluk içimizde
Göz bebeklerinde

Mutluluk içimizde
Saç diplerinde

Mutluluk içimizde
Gamzelerinde

Mutluluk içimizde
Tebessümlerinde

Mutluluk içimizde
Şarkılarda, türkülerde

Mutluluk içimizde
Hayallerde, gizlerde

Mutluluk içimizde
Gecelerde, gündüzlerde
Ve bir yerlerde bulunmayı beklemekte

Volkan Yoruç

11 Nisan 2012 Çarşamba

Durulmayan Bir Kafa


Durulmayan Bir Kafa, manik-depresif hastalıklar üzerine uluslararası bir uzman ve bir Amerikan üniversitesinde tıp profesörü unvanına sahip az sayıda kadından biri olan Kay Redfield Jamison' ın, iradesini, azmini ve etkileyici entelektüel yeteneklerini kullanarak manik-depresif hastalıkla on yedi yaşından beri nasıl savaştığını anlatıyor. Çalışmaları, dünyanın dikkatini bu ölümcül olabilecek hastalığa çekmekte büyük ölçüde yardımcı olmuş ve sayısız insanın hayatını kurtarmıştır.

*Ben, şimdi bu kitabı okuyorum, roman gibi hızlı gitmiyor. Ama çok ilginç! Okumanızı öneririm!

9 Nisan 2012 Pazartesi

ELSA'YA ŞİİRLER


Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Zaman sensin
Zaman kadındır. İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler. Asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim
Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum soluk alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Her söz
Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim. Bu konuşma
Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden. Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.

Lois Aragon

2 Nisan 2012 Pazartesi

Mutlu Aşk Yoktur


İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur

Hayatı bu, silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur

Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur

Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur

Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da

Aragon