9 Kasım 2010 Salı

Seni Unutmayacağız


Atam, seni saygıyla anıyoruz! Seni asla unutmayacağız.

7 Kasım 2010 Pazar

AnneFaktörü



Yeniden merhaba! Elimize bir fincan sıcak çayımızı ya da kahvemizi alalım, yazımıZı okumaya devam edelim. Bugün de şu anda okumakta olduğum bir kitabı paylaşacağım sizlerle.
"Anne Faktörü" annesiyle ilişkilerini yeniden düzenlemek isteyen tüm evlatlar için yazılmış bir kitap. Annemizi çok severiz, didişmeden de duramayız. Sanki biraz ne senle ne de sensiz durumu egemendir.
Bu kitabı okurken anne çeşitlemeleriyle karşılaşacağız,kendi iletişim biçimimizle yüzleşeceğiz. Daha sağlıklı, doyum verici, kaliteli ilişkiler kurabileceğiz. eve lazım bir kitap. "Sınırlar" kitabının yazarlarının çalışması bu. Okumaya başladığınız an dan itiibaren insanı sarıyor.

Benden şimdilik bu kadar! Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!

23 Ekim 2010 Cumartesi

YALANCI BAHAR


Arkadaşım Burcu ve kardeşi Burak babalarını kaybettiler. Geçtiğimiz Çarşamba akşamı arkadaşımın babasını kaybettik.
Yazın bir ara çok zayıflamış, halsiz düşmüştü. Sonra toparlamıştı. Yürüyebiliyor, konuşabiliyordu. Zor da olsa yemek yiyebiliyordu. İyileşiyor zannettik, sevindik.
Geçici iyileşmeymiş. Kandırmaca iyileşme. Yalancı bahar çabucak sona erdi.
İki üç ay içersinde kanser, tüm vücuduna yayılmış, beyin dışında bütün organlar iflas etmiş.
Yoğun bakımdı, makineye bağlanmaktı,yoğun bakımdan çıkarılmaktı derken hızla son yolculuğa çıkma zamanı geldi. Yoğun bakımdan çıkarılışının ertesi akşamı Hulki Bey'i kaybettik.
Ne kadar acımasız, insanları kandıran bir iyileşme gösteren sonra eriten bir hastalıksın sen kanser! Sen,hastayı göz göre göre eritirken yakınındakiler çaresizlikle, üzüntüyle her gün ölüyorlar!
Yalancısın kanser!
Allah,rahmet eylesin. Burcu ve Burak'a da sabır versin!

9 Eylül 2010 Perşembe

Türkan Saylan

O, sağlık ve eğitim alanında lider oldu! Onun kadar idealist, sevecen, hümanist, görev aşkı olan insanlar maalesef çok değil bu yeryüzünde! Çoğu insan işini sevmez, kanıksar, ne kadar köfte o kadar ekmek zihniyetine sahip olarak iş görürken Türkan Saylan gibi insanların varlığı mucize gibi gelir bize! Onun mücadeleciliği, başardıkları bizlere ilham vermeli. Güç vermeli!
Bir Türk vatandaşı olarak onun giderken ardında bıraktığı değerlere sahip çıkmalıyız.
Bu bizim görevimiz!

Not: Bayram, kitap okumak için çok iyi bir fırsat sunuyor! Bizim gibi bu günleri az da olsa tatil olarak değerlendirebilenlere elbette!

Sevgiyle, dostça kalın!

8 Eylül 2010 Çarşamba

Mutlu Bir Bayram Dileğiyle

Sevgili Dostlarım, tüm sevdiklerinizle birlikte sağlıkla, mutlulukla, keyifle neşeyle nice bayramlar geçirmeniz dileğiyle!

15 Ağustos 2010 Pazar

Ateş Böceği Yolu

Son günlerde başımı bu kitaptan kaldıramıyorum. İnsanı öylesine sarıyor ki anlatamam.
Sıcacık bir dostluk öyküsü. Herkesin okuması gereken bir kitap! Hamiş neymiş şiddetle önerilirmiş!

13 Ağustos 2010 Cuma

En Son Ne Zaman Kendinizle Konuştunuz


Kendi hayatlarımızın hırsızı olduk.

En son kendinizle ne zaman konuştunuz?

Sesiniz size neler soyledi?

Hatırlamıyor musunuz? yoksa siz kendinizle hiç konuşmaz mısınız?

Kalabalıklar arasında yaşadığınızı zannederken, başka hayatların aldatıcı görüntüleri sizin gözlerinizi boyar, o hayatların çıngıraklı sesleri kulaklarınızı sağır mı eder?

Bugünlerde herkes mutsuz. Çünkü kimse kendisiyle konuşmuyor.

Yaşamında hep başka insanların sesleri, sözleri, yüzleri var. Başka yaşamların özentisi var.Herkes kendi hayatının hırsızı olmuş. Ve herkes kendinden çalıyor.Kimse kendisiyle kalmak istemiyor.Ben yalnızlığımı çok seviyorum.

Kendimle konuşmaları seviyorum.Her sabah yeni bir yüzle uyanıyorum...

Sonra gün başlıyor. Ve ben de baslıyorum. Neye mi?İnsanları izlemeye.Yakın çevremde bulunanların hayatlarına katılmaya, o inanılmaz temponun içinde onları kaybetmemeye, onları bir yerlerden yakalamaya çalışıyorum.Sonra sıra kendime geliyor.

Küçük bir kahve molası verip, en sakin yere gidiyorum. Kendimle... Ve şöyle bir kendimi yokluyorum; neler yaptık, neler konuştuk, neler eksildi, neler fazla...

Ve o küçük an bile yetiyor “kendimle” bana...Eksiler artılardan fazla da olsa, kendimle konuşabildiğim, kendi sesimi duyabildiğim için mutlu oluyorum.Ama bazen selamsız ve sevgisiz yüzler görüyorum...
Hiç gülmüyorlar.O insanların gözleri görmüyor, o insanların kulakları duymuyor.

Benim bu deli deli atan yüreğim, beni çabuk mu eskitecek acaba?

Acaba o “selamsız” ve “sevgisiz” yüzlerden daha mı çabuk yaşlanacağım ben.Hayır yaşlanmayacağım...
Çünkü ben kendimle hep konuşacağım.

Siz hayatınızın hırsızlıklarını biliyor musunuz? Bilmiyorsanız hayatınızdaki kalabalıklardan sıyrılıp kendinizle konuşun.

Sevin ve sevdiklerinize değer verin. Yaşamı onlarla paylayın. Çünkü rüyalar her zaman insana gerçeği hatırlatmıyor...

Geç kalmışlıkların pişmanlığı yaşamınızda hiç olmasın...

29 Temmuz 2010 Perşembe

Can Yücel'den Yaşamak


Yaşamak, işsiz güçsüz aylakça yaşamak

Yaşamak, piyangodan para çıkar umuduyla yaşamak

Hayata karşı vurdumduymaz olarak yaşamak

İnadına inadına yaşamak
...........

Yaşamak, ayın sonunu nasıl getireceğiz düşünerek yaşamak

Yaşamak, bu ayı da kurtardık öbür aya işi sıkı tutmalıyız diyerekten yaşamak

Elde avuçta bir şey kalmadan yaşamak

İnadına inadına yaşamak
.........

Yaşamak, olan parayı suya, elektriğe, kiraya… Vererek yaşamak

Yaşamak, gıdım gıdım para harcayarak yaşamak

Yokluk içinde yaşamak

İnadına inadına yaşamak
..........

Yaşamak, zorluklar içinde yaşamak

Yaşamak,”aman yanına yaklaşma pahalıdır”demeden yaşamak

Hayatı düşünmeden, hovardasızca yaşamak

İnadına inadına yaşamak
.............

Yaşamak, çalmadan çırpmadan

Kimseye ihtiyaç duymadan yaşamak

Yaşamak; onurunla, şerefinle yaşamak

İnadına inadına yaşamak
.............

Yaşamak, hayata sıkı sıkıya tutunmak

Asla umudunu yitirmemek

Belki zor ama

İnadına yaşayacağım denmeli her şeye rağmen

Can Yücel

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Tuzlu kahve nasıl bir şey?


Kıza bir partide rastlamıştı. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar
delikanlı vardı ki. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti.
Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama tam bir
kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.
Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.
“Ben artık gideyim” demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.
“Bana biraz tuz getirir misiniz” dedi. “Kahveme koymak için.”
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı. Kahveye tuz! Delikanlı
kıpkırmızı oldu utançtan ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.

Kız, merakla “Garip bir ağız tadınız var.” dedi. Delikanlı anlattı: “Çocukken
deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım.
Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.
Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı
dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu
ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.
Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.”
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının. Kız dinlediklerinden
çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar
özleyen bir ad*** evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini
arayan, evini sakınan biri. Ev duyusu olan biri. Kız da konuşmaya
başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi.

O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu. Tatlı ve sıcak.
Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii.
Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses,
prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses
ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu.
Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü.
40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. “Ölümümden sonra aç” diye
bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Şöyle diyordu, satırlarında: “Sevgilim,
bir tanem. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum
için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim. Tuzlu kahvede.

İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki,
şeker diyecekken ‘Tuz’ çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken,
değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim
ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı
defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok.
İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.
Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.
Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın
en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden
tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim,
ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.”
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında
birgün biri, kadına “Tuzlu kahve nasıl bir şey?” diye soracak oldu.

Gözleri nemlendi kadının.
"Çok tatlı!" dedi.

1 Haziran 2010 Salı

Sen Neye Hazırsan


"Sen, neye hazırsan o da senin için hazırdır."

Marc Victor Hansen

29 Mayıs 2010 Cumartesi

MUTLULUK ÜZERİNE


Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha
olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.

Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyü yünce daha
mutlu olacağımıza inanırız. Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla
uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.

Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.

Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır. Eğer şimdi değil ise ne
zaman?... Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu
kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.

Öyleyse;

Okulu bitirene kadar,
100 milyar kazanana kadar,
Çocuklarınız olana kadar,
Çocuklarınız evden ayrılana kadar,
İşe başlayana kadar, Evlenene kadar,
Cuma gecesine kadar,
Pazar sabahına kadar,
Yeni bir araba, ya da ev alana kadar,
Borçları ödeyene kadar,
İlkbahara kadar,
Yaza kadar,
Sonbahara kadar,
Kışa kadar,
Maaş gününe kadar,
Şarkınız söylenene kadar,
Emekli olana kadar,
Ölene kadar.....

MUTLU OLMAK İÇİN İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ 'AN' DAN DAHA İYİ BİR ZAMAN OLDUĞUNA KARAR VERMEK İÇİN BEKLEMEKTEN VAZGEÇİN.

MUTLULUK BİR VARIŞ DEĞİL, BİR YOLCULUKTUR. "PEK ÇOKLARI MUTLULUĞU İNSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR, BAZILARI DA DAHA ALÇAKTA. OY SA MUTLULUK İNSANIN BOYU HİZASINDADIR."

Unutmayın "YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR"

Murathan MUNGAN

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir Şey Var Sende


Bir şey var sende
Gönlünde sancıyan Zelîha'nın
Kınanan aşkına özgü bir şey
Diyemediğim adını sırrına eremediğim
Bir top menekşe bir demet çiçek mi?
Aşk mı desem eski bir dert ki inceden
Can ipimi ilmek ilmek tüketen…

Bir şey var sende
Vardıkça, göğün kaybolan derinliğinde
Yalnızlığın sihirli elmas gözlerinde
Tut ki rüyaları
Yarı kalmış sevdaların peşinde
Uzatmak uzatmak gibi bir şey

Hangi yağmur döndü
Düşmeden acıkmış karnına toprağın
Hangi has bahçe
Sakladı şakıyan bülbülleri seherden
Bir şey ki Kevser’den
Yarı sıcak nisanlar gibi sevecen
Kır çiçekleri gibi masum
Zambaklar gibi nazlı bir şey

Bir şey var sende
Açılmamış bir gonca gibi
Kendine sakladığın bir şey

İbrahim Çam

16 Mayıs 2010 Pazar

OLMASI ICIN DUA ETTIGINIZ ŞEYİ OLUN


Insanlarin daha merhametli olmasi icin dua ediyorsaniz, daha merhametli olun..

Insanlarin daha hosgorulu olmasi icin dua ediyorsaniz, daha hosgorulu olun..

Insanlarin daha durust olmasi icin dua ediyorsaniz, daha durust olun..

Insanlarin daha comert olmasi icin dua ediyorsaniz, daha comert olun..

Insanlarin hayvanlara, cocuklara, evsizlere, yagmur ormanlarina, tedavisi imkansiz hastaliklara yakalanmis olanlara yeniden yardim eli uzatmaya baslamalari icin dua ediyorsaniz, yeniden yardim eli uzatmaya baslayin..

Bu dunyanin daha saglikli olmasi icin dua ediyorsaniz, daha saglikli olun..

Bu dunyanin daha bariscil olmasi icin dua ediyorsaniz, daha bariscil olun...

Olmasi icin dua ettiginiz seyi olun..

Edgar Cayce

9 Mayıs 2010 Pazar

Anne

Anne
Sevgin bir başkadır içimde anne
Her yerde anar yanarım anne
Sevgiyi sende buldum anne
Özlem,şefkat,merhamet sendedir anne

İçimde bir başkadır senin yerin anne
Kederde ve sevinçte yarensin anne
Hayat bir başka tatlıdır seninle anne
Kanat geren,aman diyen sensin anne

Kelimeler seni anlatmaya yetmiyor anne
Sevgin ancak hissedilerek anlaşılır anne
Senin kadar bizde yansak denizi ateş alır anne
Aman diyen,yavrum diyen sensin anne

Sen ancak bizim için yaşarsın anne
Karşılık beklemez,her şeyi verirsin anne
Keşke insan kıymet bilse anne
Umut veren,his veren sensin anne

Ali Koç

Anneler Günü'nüz kutlu olsun!

Not:Benim annem yanımda. Bu yüzden pek bi mutluyum!Doğum gününde ayrı kalmanın hüznünü yaşamıştım. Acısı çıkıyor!

Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!

22 Nisan 2010 Perşembe

DÜNYA ÇOCUKLARI


Yine dünya çocukları elele! Sağlıklı çocuklarımızla nice mutlu, keyifli, neşeli 23 Nisan'lara!


15 Nisan 2010 Perşembe

NE KEDİSİZ NE KİTAPSIZ


Geçen akşam siparişini verdiğim, bugün elime geçen taptaze kitabımı sizlerle paylaşmak istediğimde minik cadı da bu karelere dahil olmak istedi. İstesem bu pozları yakalayamazdım eminim! Bu kitabı doktorum önerdi.Bilimsel yöntemler kullanılarak yazılmış! Sabırsızlıkla göz attım da üzerinde çalışılması gereken bir kitap ve son derece de sürükleyici! İnsana kendini iyi hissettiren, yaptığı işlerden
alabileceği zevklere de değinen bir kitap! Okunması şiddetle önerilir!


Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

19 Şubat 2010 Cuma

Bir Musibet...


"Bir musibet bin nasihatten yeğdir!"

Annelerimiz bizi, bir bir konuda sürekli olarak uyardıklarında, hayır deyip te rest çektiklerinde engellendiğimizi düşünüp karşı koyuyoruz!
Ve kendi kararlarımızla yola devam etmek istiyoruz ki bunun bedellerini de ödüyoruz!
Bu bedeller bazen çok çok ağır olabilir. Uykusuz geceler geçirebiliriz! Sıkıntılar yaşayabiliriz!
Ama maalesef yaşantılar, kendi kararlarımzla yaptıklarımız kimi zaman çok daha öğretici olur! Ucunda bedel ödemek olduğu için! Ucunda büyük ve ağır dersler olduğu için!
Ama her şeye rağmen annelerimizle buzları erittiğimiz, onların sağlıklı olduklarını, bizi desteklediklerini bildiğimiz için yüreğimiz hafifler!
Sıkıntılar katlanılmaz olmaktan uzaklaşır! ;))

13 Şubat 2010 Cumartesi

İyileşme Dileği Kavuşma İsteği


Sevgili arkadaşım, en kısa zamanda sana kavuşmayı,keyifli paylaşımlarda bulunmayı, sıkıntılarımızı paylaşmayı diliyorum!
İyi ki varsın! "Canım" diye söze başlamanı, yumuşacık konuşmalarımızı,kışın, yağmurda gönlümde çiçekler açan gülüşlerini çok özledim!
Bir an önce iyileşmen dileğiyle!
Biliyorum Pazartesi günü görüşeceğiz! Bir süre birlikteyiz! Sonra yine ayrı kalacağız!
Maaşlarımızı birlikte çekemeyeceğiz ilk kez!
Sen, iyileş gerisi önemli değil!
Sen yokken kahve imek bile zevk ermez oldu sevgili kankam, arkadaşım, can dostum benim!
Seninle tatlı didişmelerimizi de özledim. Kısacası seni, birlikte yaptığımız her
şeyi çok özledim.
Havalar güzelleşsin, Çarşamba sabahları,okul öncesi pazara gidip alışveriş edelim!;))

4 Şubat 2010 Perşembe

Ruhumu Şımartma Günü


Evet, bugünü ruhumu şımartma günü ilan ettim.Göz doktoruna gittim. Sonuç sevindiriciydi. Diğer yandan tahlil sonuçlarım da çok iyi çıktı. Sonuçları aldıktran sonra Metroport Sinemaları'nda kendime bir film ısmarladım. Koltuklar çok güzeldi, yumuşacıktı, yastık bile vardı.
Patlamış mısır eşliğinde enfes bir romantik komedi izledim. "Morganlar Nerede?"
Hugh Grant ve Sarah Jessica Parker başrolde! Yalnız başınıza izleseniz bile gülmeniz geldiğinde çekinmeden kahkaha atabiliyorsunuz!
Sonrasında Kahve Dünyası'na gidip kendime tavuk söğüşlü bir sandviç, latte kahve, enfes bir brownie söyledim. Afiyetle yedim, içtim. Kahvenin yanında küçük bir kasede gelen çikolata drajelerine ve bitter kaşığa bayıldım doğrusu! Kahve Dünyası'nda sunumlar müthişti, hemcinslerimin gayet başarılı bir biçimde servis yapmaları, nezaket göstermeleri koltuklarımı kabarttı doğrusu! Hemcins dayanışması!
Sonra Koton'da %70'e varan indirimler olduğunu gördüm, indirimden lila rengi bir pantolon aldım. Ekoseli, spor çok şık, her yerde giyilebilecek, kotla çok çok uyum sağlayacağına inandığım, sıcak tutan bir tunik aldım. Evde, okulda, haftasonu her yerde giyebilirim. İpsala'ya dönüşte beni bunaltmayacak enfes bir yol arkadaşı olacağından eminim!
Bugünü kendime ayırdım, ruhumu şımarttım, bu beni 23 Nisan'a kadar idare eder. Sonra 19 Mayıs tatili derken okullar tatil olur! İşte böyle!
Sonrası da var, D&R'ye girip kendime enfes iki kitap ve bir dergi ısmarladım. Kendimi şımartma konusunda son noktayı bu şekilde koydum. Toplamda belirlediğim limitin dışına çıktım! Eczanenmize gidip dostlarımla sohbet ettim. İlaçlarımı aldım ve eve döndüm. Ruh şımartmak ta yorgunluk veriyor! Yorulmadan olmuyor, başıma da ağrılar girdi, idare etmeye çalıştımn en sonunda iki tane Catalaflam aldım! Ağrı geçse de verdiği yorgunluk hemen geçmiyor!
Yarınki son doktor kontrolüm için randevumu aldım, annişimle yemeğimizi yedik. Kahvelerimiz keyifle yudumladık. Annem, ben gidene dek aldığım kitaplardan birini bitirir bile!
Misi kızımı da şımarttım ve ona top aldım.
Benden şimdilik bu kadar, Morganlar Nerde'yi görmeyenlerim görmelerini şiddetle öneriyorum!
Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!

2 Şubat 2010 Salı

RUH VE YÜREK


İşte Maeve Binchy'den yine yüreğimizi sarıp sarmalayacak, içimizi ısıtacak bir kitap daha!
Ben, alamazsam annem bulup alacak bana! Almayı kafama koydum! Daha ilk anda adı sizi etkiliyor zaten! Hiç aklımda yokken bir an'da yazı yazdırıp siz dostlarımla paylaşma ilhamını verdi ya bana. Helal olsun Maeve Binchy'e!

Doktor Clara Casey için bundan daha kötü bir zamanlama olamazdı. Kocasından ayrıldığı sırada ve iki kızının sorunlarıyla boğuşurken aldığı iş teklifi, tüm özel sorunlarını rafa kaldırmasını gerektiriyordu. Sıfırdan kurduğu kalp kliniği tüm zamanını ve enerjisini alsa da, kendisi ve çevresindekiler için yepyeni, umut dolu bir başlangıç olabilir miydi?

Kitap, kahve paylaşımımız bol olsun! Yeniden görüşünceye dek sımsıcacık sevgiler!

Hamiş: Hava tam da bacaklarımızı uzatıp battaniyemize sarınma, sıcacık çay eşliğinde kitap okuma havasıymış!

24 Ocak 2010 Pazar

HAYATTIR ASLINDA BİR KADIN...!!!


Her kadının delikanlı bir sevgilisi yoktur!
Çocukluktan başlar sen kızsın dırdırları, sen kızsın sağına soluna dikkat etmek zorundasın. Sen kızsın geleceğin kadını olacaksın geleceğin annesi olacaksın, namus belasına sahip çıkmalısın eteğine.

Erkeğin elinin kiridir yıkar geçer, kadının eteğinin lekesidir ön yıkama bile yapsan yinede çıkaramazsın o lekeyi.

Genç kız olursun dırdır faslı yine peşindedir saçıldın serpildin bak güzelleştinde daha da dikkatli olmak zorundasın düz yolda yamuk yürümemelisin.

Kadın olursun dahada ağırlaşır yükün evli bir kadınsın artık gözler sürekli üzerindedir. Oturuşuna, kalkışına, konuşmana, bakışına herşeyine ölçü koymak zorundasın. Bir kere Telli düdük oldunmu paçanı sıyıramazsın aman dikkat et kendine düşme alemin diline!

Neden zordur kadın olmak, neden bu kadar pahalıdır? En ufak bir hareketinde en ağır sözlerle bozuk para gibi harcanan kadınlığın yükünü taşımak neden pahalıdır peki?

Kadın her zaman kadın gibi olmak zorundadır..

Kadın mutfakta aşçı gibi..

Kadın yatakta fahişe gibi..

Kadın sokakta hanım gibi

Olmak zorundadır..

Bu kadarda değil.

Kadın her zaman bakımlı her zaman manken gibi olmalıdır..

Neden?

Erkekler için kadın her zaman hazır ol vaziyette olmalıdır.

Erkek sağa sola kaçmasın diye, erkek başkasına bakmasın diye kadın her daim cilalı fiyakalı olmak zorundadır..

Aslında zorunda da değildir! zorunda bırakılmıştır..
Neden erkekler kelleşirken, göbekleri saksı çiçeklerine balkon edasında ortalıkta sefa sürerken neden herşeyin

bedeli kadına ödetilir ki! Neden erkekler hep terzi görevindeyken kadın kesilip biçilen kumaş görevini görür..

Evet devir değişti eee tabi kadınlarda değişti..

Gidene bay bay gelene hay hay diyorlar bir süre sonra gelenin gidenden bi farkı da kalmıyor.

Büyük bir aşkla evlenen evlilik sözleri veren erkekler karıları iki doğum sonrası salaş meyhaneye döndükleri için tavernalara koşuyorlar. Masada mevsim salatası yerine çıtır çerezlere sulanıyorlar. Evdeki hatunun son kullanma tarihi geçmişte bu erkeğin imalat tarihine ne olmuş? yoksa kendisi hala filinta gibi bir delikanlı mıdır?

Hiçbiri değildir aslında hatun kadardır kendiside...

Aradaki farka fark atan tek şey erkek olmasıdır..

Erkek adam yapar kadın yapamaz hele bi denemeye kalk istersen, sen kadınsın koluna taktımı yakışacaksın duvara çarptımı yapışacaksın. Haddini bil kadın.

Çakarsa otutturur eee errrrkeeek bu errrkek

Her erkeğin her yaşta bir sevgilisi vardır..

Ama her kadının delikanlı bir sevgilisi yoktur!

Bu güzel satırları bizlerle paylaşan Recep Yeşil'e sonsuz teşekkürler!

11 Ocak 2010 Pazartesi

Yanında Olabilmek


"Çocuğunuzun yerinde olmayın, yanında olun!"

Sevgi


Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır.
Bağımlılık sevgi değildir, gereksinmenin karşılanmasıdır.
Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.
Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
Sevgi, bilinçtir.
Sevgi, insan olmaktır.

Beğendiğim yazıları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim! Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!